Siz hiç diyalize giren bir hasta gördünüz mü?
Ya da bir yakınınız üre komasına girdi mi?
Ya da bir tanıdığınızın asitten göbeği davul gibi oldu mu?
Siz değerli okurlarıma yıllar öncesi hiç unutamadığım bir anımı paylaşmak istiyorum.
Hafta sonu icap nöbetimde bir hasta için hastaneye gelmiştim. İlçeden bir acil hasta diyalize alınacaktı.
Kına gecesinin sabahı korkunç bir ağrı, bulantı kusma ve ardından bilinç kaybıyla acile getirilen damadın yakınları şaşkın halde “Hemodiyaliz de ney? Üreden zehirlenmiş kanı temizlenecekmiş “diye birbirlerine soruyorlardı. Evet düğün günü sabahı damat hamamına giderken rahatsızlanan ve ambulansla getirilen hasta acil olarak Hemodiyalize alındı. Yapılan tedavi ve tetkikler sonucu artık böbreklerinin tamamen çalışmaması sebebiyle hafta da üç kez makineye bağlı olarak yaşayacağını öğrendiğinde tam evlenmek üzere olduğu yıllarca aşkıyla yanıp tutuştuğu nişanlısının ailesi de nişanı atmıştı. Ölene kadar makineye bağımlı olacak ve haftanın üç günü bulundukları ilçeden il merkezine gelecekti.
Hayata küsmüş hiç kimseyle iletişim kurmuyor hatta yemiyor içmiyordu.
Bir gün de tüm hayatı değişmişti. Onu teskin etmek için “hayat devam ediyor daha çok gençsin önünde koskoca bir hayat var” cümlesi onu rahatlatır mıydı sizce?
O ilk günler de tabii ki etmezdi. Zamana ve psikolojik desteğe ihtiyacı vardı. İlk diyalize alan avantajıyla etkili iletişimde bulunduğu tek kişi bendim.
Ona bir gün transplantasyondan yani nakilden, hayatını geri alabilme imkanından bahsettiğim de gözlerindeki o ışıltıya inanamazsınız bir anda sanki bir güç gelmişti.
O yıllarda neredeyse hiç denecek kadar az organ bağışı oluyordu bu yüzden canlı, dokusu tutacak önce birinci derece yakınlarından ya da ve tüm kriterleri tutabilecek verici bulmak gerekiyordu.
Ama olsun bir umudu vardı artık!
Önce ameliyat için vücudunu toparlaması, diyetine uyması, hayat standartlarına dikkat etmesi gerektiğini söylediğimde hemen kabul etmişti.
Annesi, kardeşleri, tüm aile fertleri hepsi vermeye hazırdı böbreğini. Yapılan tetkikler sonucunda erkek kardeşinin böbreği tuttu, nakil gerçekleşti. 25 yaşındaki genç yeniden doğmuştu.
Yıllar sonra yanında eşi ve benim adımı taşıyan kızıyla beni ziyarete geldiğinde gözyaşlarımı tutamamıştım.
Artık yıllar geçti yaşam standartlarımız ve imkanlarımız daha iyileşti.
Hemen hemen her ilçe de diyaliz merkezlerimiz var.
Organ bağışı ve nakil ameliyat imkanları arttı.
Peki yeterli mi?
Kesinlikle hayır.
Ülkemizde son verilere göre;
Toplam bağış kartı sayısı 567368, organ ve doku nakli bekleyen hasta sayısı da 25 bin 190.
Bunların 952’si kalp, 68’i akciğer, 20 bin 878’i böbrek, 1716’sı karaciğer, 283’ü pankreas, 1293’ü de kornea nakli bekliyor.”
Toplam ölü dönor(verici)143 iken ve bu kadar umut bağlayan hastalarımıza nasıl bir hayat vereceğiz.
Tabii ki biraz daha duyarlı olarak, organ bağışlayarak.
Organ Bağışı Nedir?
Organ bağışı, kişinin hayatta iken ve kendi iradesiyle, doku ve organlarının bir kısmının veya tamamının, tıbben yaşamı sona erdikten sonra başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.
Ülkemizde kalp, karaciğer, böbrek, pankreas, akciğer ve ince barsak ile organ nakli; kalp kapağı, kornea, kemik, kas dokusu, kıkırdak, tendon, yüz ve saçlı deri, kol ve bacak, üst solunum yolu ve üst sindirim yolu ile doku nakli gerçekleştirilebilmektedir.
PEKİ DİNEN CAİZ Mİ?
Kur’an-ı Kerim’deki Maide Suresi’nin iki ayeti insan yaşamını kurtarmanın ve yardımlaşmanın önemimi açıklamaktadır:
“İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız.” (Maide Suresi 2. Ayet)
“Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.” (Maide Suresi 32. Ayet)
Maide Suresi’nin bu iki ayeti ve İslam’ın insan yaşamına verdiği önem dikkate alındığında, organ bağışlamanın ve dolayısıyla organ naklinin İslam öğretisi ile çelişmediği görülecektir.
Tıbbi ölüm demek olan beyin ölümü gerçekleştiğinde, ruh da bedeni terk etmiş ve hasta son nefesini vermiş kabul edilir. Beyin ölümü gerçekleşmiş kişi, ölmüş demektir. Bu kişilerden organ almak ve nakil yapmak İslam dinince hiçbir sakınca teşkil etmemektedir.
Vicdanı ve merhametiyle çok özel olan insanoğlunun duyarsız kalmayacağını düşünerek herkesi organ bağışına davet ediyorum.
Saygılarımla
Aysun Biçer Tepe