Yarım asırdan uzun süredir 200 milyondan fazla Müslüman dünyanın en büyük demokrasisi olarak adlandırılan Hindistan’da yaşam mücadelesi veriyor.
Irkçılıkta sınır tanımayan gruplar, hayatın her alanında nefret dilini yükseltiyor, şiddet olaylarını artırıyor. Irkçılar son olarak Bollwood olarak adlandırılan ülke sinemasının en önemli isimlerini hedef aldı. Ülke genelinde başlatılan kampanya, ünlü aktör Aamir Khan ile birlikte 3 Müslüman aktörün filmlerini boykot amacını taşıyor.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Hindu milliyetçiliği ideolojisine dayanan iktidardaki Hindistan Halk Partisinin (BJS) Müslümanlara yönelik artan nefret söylemleri de ülkede her geçen gün farklı şekilde tezahür eden şiddet olaylarının önünü açıyor.
“MÜSLÜMAN MEZARLIĞI”
Hindistan ile Pakistan’ın 1947’de ayrılması ve bağımsız iki devlet olmasıyla Hindistan topraklarında kalan Müslümanlar, birçok katliama maruz kaldı. Ayrılmanın hemen akabinde Hint milliyetçilerinin kışkırttığı olaylarda çoğunluğu Müslüman 5 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Müslümanlara yönelik nefretin katliama dönüştüğü önemli olaylardan biri de 1987’de yaşandı. “Hashimpura Katliamı” olarak da bilinen olayda 42 Müslüman öldürüldü. Olayların ana aktörleri ise polislerdi.
Bu dönemde Hint milliyetçiliğini körükleyen, Müslümanları hedef gösteren ise, şimdilerde Hindistan Başbakanlığını yapan Bharatiya Janata Partisi (BJP) lideri Narendra Modi’den başkası değildi.
1,4 milyarlık nüfusunun yüzde 14’ünü (yaklaşık 200 milyon) Müslümanların oluşturduğu Hindistan’da, ırkçı Hindu grupların Müslümanlara yönelik fiili saldırıları, iktidardaki BJP partisi mensuplarının kullandığı İslam karşıtı nefret ve şiddet dolu ayırımcı söylemlerden kaynaklanıyor.
Öyle ki, bu söylemler ırkçı gruplar tarafından şiddete dönüştürülüyor. Daha iyi anlaşılması için birkaç örnek vermekte fayda var.
Hindistan’ın kuzeyindeki Haryana eyaletinde Ocak 2017’de kurban kesmek isteyen Arakanlı Müslümanlar Hintliler tarafından saldırıya uğradı ve 4 Arakanlı Müslüman yaralandı.
[Hindistan’da yeni vatandaşlık yasasının yol açtığı protestolarda ırkçı bir grup, 37 yaşındaki Müslüman Muhammed Zubair’i dövdü. 2020. Fotoğraf: Reuters]
[Hindistan’da yeni vatandaşlık yasasının yol açtığı protestolarda ırkçı bir grup, 37 yaşındaki Müslüman Muhammed Zubair’i dövdü. 2020. Fotoğraf: Reuters]
Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Assam eyaletinde ise, etnik kimlikleri, kültürleri ve dillerinin tehdit altında olduğunu iddia eden ayrılıkçı Bodo Ulusal Demokratik Cephesi (NDFB) grupları, 2014 yılında Müslümanların yaşadığı Kokrajhar ve Sonitpur bölgesinde yer alan 5 köye saldırı düzenledi ve 52 Müslüman’ı katletti.
Bu örnekleri çoğaltmak oldukça kolay.
Zira, Müslüman nefreti hayatın her alanında kendisine yer bulabiliyor. Hindularca kutsal kabul edilen inek etini yiyen bir Müslüman eziyet görebiliyor, namaz kılan bir Müslümana saldırı düzenlenebiliyor, asırlık camiler yıkılabiliyor.
Hindu din adamlarının teşviki ile bir şarkıcının Müslümanların öldürülmesi gerektiğini işleyen şarkısı kolaylıkla yayınlanabiliyor. Bu şarkıcıya Müslüman nefretinin sebebi sorulduğunda ise, “Onlar Pakistan’ı destekliyor” cevabı alınıyor.
BOLLYWOOD DA IRKÇILARIN HEDEFİNDE
Hindistan’ın Müslüman mezarlığı olarak anılmasına sebep olan bu ırkçı gruplar son olarak Modi’nin partisine mensup aşırı milliyetçiler başta Aamir Khan olmak üzere Bollywood’un ünlü Müslümanlarını hedef alıyor.
Kampanya söz konusu ünlülerin filmlerini boykotu da kapsıyor.
HİNDİSTAN’DA ADALET: BULDOZER
Hindistan’da buldozer, Müslümanlara yönelik nefret dilinin, şiddetin ve bastırmanın önemli bir aracına dönüştü.
Yerel yetkililer, Hindularla yaşanan şiddet olaylarına katıldıkları gerekçesiyle ya da kendilerine ve dinlerine yönelik saldırıları protesto etmeleri sebebiyle Müslüman evlerini ve dükkanlarını buldozerlerle yıkmaya başladı.
En çarpıcı örnek ise, Hindistan’daki Refah Partisi lideri aktivist Javed Muhammed’in evini yıkılmasıydı. Bölgeyi yakından takip eden gözlemciler, buldozerin ülke siyasetini tanımlayan önemli bir simgeye dönüştüğünü vurguluyor.
TOPLUMSAL BARIŞ TEHLİKEDE: NJS VE MODİ
1980 yılında kurulan iktidardaki BJS, 1990’lı yıllardan itibaren Hindistan siyasetinde ağırlığını hissettirmeye başladı.
BJS’nin Hindistan’ı bir Hindu ülkesi olarak tanımlayan, Hindu üstünlüğünü savunan ve Müslümanları kovulması gereken istilacılar olarak gören bir gelenekle bağları olduğu belirtiliyor.
BJS ve Modi 2014 seçimleri öncesindeki uzun süredir ülkeyi yöneten Kongre Partisi’ni yolsuzluklarla suçlayarak, ülkeye kalkınma, temiz yönetim gibi reform çağrılarıyla halkın karşına çıktı.
Halk, uzun yılların yükünü üzerinde taşıyan yorgun Kongre Parti’sinin yerine yeni bir söylemi gündeme taşıyan bir partiyi yani, BJP’yi iktidara taşıdı. Ancak özellikle 2019’da Modi’nin imzasıyla çıkartılan “vatandaşlık yasası” ülke barışı için büyük bir kırılma noktasıydı.
Modi, Hindistan vatandaşlığının diğer din mensuplarına verilebileceğini ve yalnızca Müslümanların istisna tutulduğu bir karar imza attı.
Uzmanlar, halihazırda Hindistan’da Hinduizm ile Hint milliyetçiliğinin ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu söylüyor. Öyle ki bugün ülke, dini temelli politikalarla toplumsal barışın zedelenmesi tehlikesiyle karşı karşıya.