Azerbaycan’a kaç kez gittim hatırlamıyorum. Her gidişimde yeni bir şey öğrendiğimse muhakkak. En son geçtiğimiz hafta oradaydım. Bakü’deki fiziki değişimi gördüm. Siyasi atmosferin, Karabağ’ın özgürleştirilmesinden sonra nasıl değiştiğine de şahitlik ettim.
Savaştan hemen önce, son meclis seçimlerini takip etmek üzere gittiğim Bakü’de, “gençleştirme” harekatının tam manasıyla başarılı olmadığını görüp yenilenen mecliste eskilerle yenilerin dengesine şahitlik etmiştim.
O günlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile 1’nci Yardımcısı Hanımefendi Mihriban Aliyeva’nın siyasette yeni bir yola girdiğini gözlemlemiştim.
ALİYEV’İN ÖNDERLİĞİ PEKİŞTİ
Sonrasında Karabağ’ın özgürleştirilmesi için başlatılan Vatan Savaşı’nda Azerbaycan topyekun birliktelik gösterdi. Devlet ile millet hep birlikte olağanüstü bir zafere imza attı. Aliyev’in önderliği pekişti. Mihriban Hanım’ın konumu güçlendi.
Ve Azerbaycan’daki siyasi tartışmalar duruldu.
***
Bu gidişimde dikkatimi sadece Bakü’nün çehresinin değişimi çekmedi.
Bir de devletin kurumsallaşma adımlarının hızlandığını gördüm.
Örneğin sivil toplum kuruluşları ile ilişkileri düzenleyen, projelere finansman desteği veren Azerbaycan’ın yeni bir kurumunu ziyaret etme şansı buldul. Bizdeki Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne denk.
Qeyri-Hokumet Teşkilatlarına Dövlet
Desteyi Agentliyi Başkanı Aygün Aliyeva ile görüştük.
TÜRK İŞ İNSANLARI, AZERBAYCAN’IN HER SEKTÖRÜNDE ROL ALIYOR
Öte yandan Türkiye’nin Azerbaycan’daki kurumlarının faaliyetlerini de takip ettik. Burada söylemek isterim ki Türk iş adamlarının kurduğu Türkiye Azerbaycan İş Adamları Derneği’nin kahvaltısında tanıştığım iş insanlarının her geçen gün artan ticari kapasitelerini görmek bizi ziyadesiyle memnun etti.
İnşaattan, gıdaya, sağlıktan alt yapıya, elektronik ve bilişim sektörüne kadar bir çok alanda burada yatırım ve istihdam sağlıyorlar.
***
Azerbaycan’a yine bir seçim döneminde gözlemci olarak gittiğimde bindiğim bir taksinin şoföründen edindiğim bilgilerden yola çıkarak, “Gelirlerin paylaşımı konusunda atılacak her adım, devlet ile halkı birbirine daha da yakınlaştıracak” demiştim.
Azerbaycan’da, şu anda asgari ücretten tutun da ücretlere kadar bir çok iyileştirme yapılıyor. Sokaktaki insanlar olanlardan memnun ama yetmez diyor.
Bu arada özgürleştirilen vatan topraklarının imarı, iskanı istihdamı konusunda da hummalı bir çalışma var.
Türk iş insanlarının da bu çalışmalarda büyük gayreti var.
***
Azerbaycan ile Türkiye arasında hiç olmadığı kadar güçlü ilişkilerin yaşandığı böyle bir dönemde Türk misyonlarının yükü daha da arttı. Başta Bakü Büyükelçiliğimiz olmak üzere, TİKA’sından Yunus Emresi’ne, Mağrif Vakfı’ndan, Anadolu Ajansı’na, TRT’ye kadar tüm kurum ve kuruluşlarımız Azerbaycan’daki Türkiye duyarlılığını canlı tutmakla yükümlü.
Bu bağlamda, koordinasyonun önemine ve kişisel kaprislerin bir kenara bırakılması hususuna dikkat çekmek istiyor ve susuyorum.
Cepheye yemek taşıyan yiğit kadın bugün son deminde zaferin coşkusunu yaşıyor.
1990’lı yıllar bizim için hüzün yılları. Karabağ Ermenilerce işgal edilmiş, Hocalı Katliamı yapılmış, Şuşa’sından Fuzulisi’ne, Kelbeceri’nden Ağdamı’na kadar topraklarımızdan insanlarımız sürülmüştü.
İşte o günlerde, evindeki ocakta pişirdiği yemekleri, askeri üniformasını giyip cepheye taşıyan. Cephede zor durumda savaşmaya çalışan Azerbaycan askerlerini doyuran, onlara moral destek veren.
Solmaz Hala’yı Bakü’de yüksek binaların arasında kalmış tek katlı gecekondusunda dostumuz Hüseyin Büyükfırat ile birlikte ziyaret ettik.
İlk savaşta gülü, yiğit bir kadın olan Solmaz Hala, bugün 80’ninde pirifani. Hüseyin önde ben arkada, gecekonduya girdiğimizde iç odadan “kuzum sen nerelerdesin” diyerek gelip Hüseyin Büyükfırat’a sarıldı. Alnını ve saçlarını öptü. Sonra da hüngür hüngür ağladı.
Solmaz Hala, hemen yanı başındaki en az kendisi kadar yaşı olan vitrinden işte bu fotoğrafları çıkartıp, “O savaş günlerinden sonra hiç umudumuz kalmamıştı ama Allah ölmeden önce bana bu günleri gösterdi” dedi.
Solmaz Hala ömrünün son deminde Karabağ’ın azad edilmesini gördüğü için “Artık gözlerim açık gitmem” diyor.
Bir şey daha söylüyor, “Siz olmasaydınız olmazdı. Siz hep gelin emi.”
Solmaz Hala’nın gecekondusundan çıkarken bir kez daha arkama baktım. Bir zamanlar cepheye yemek taşımaktan yorulmayan bir asil kadın şimdi bir yere yaslanmadan ayakta duramaz halde bizi yolculuyor.
Dünya gelip geçiyor. Solmaz Hala gibi nice kahramanlar da gelip geçiyor.