Ermeni diasporası yaydığı bir harita ile Türkiye’nin Nahçıvan üzerinden Orta Asya’ya oradan Uzak Doğu’ya bağlantısının önündeki engelin Erivan olduğunu gösterip Avrupa’ya, “Bize destek verin, çünkü Türkiye karşısında son kale biziz” mesajı veriyor. Ruslar, Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir denge politikası yürütüyor. Ukrayna savaşının beklenenden uzun sürmesinin de etkisiyle bu politikasına devam etme, “bekleme-görme” daha doğrusu gerilimin nereye kadar evrileceğini “test etme” stratejisini benimsiyor.
44 gün süren savaş sonrasında Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10 Kasım 2020 tarihinde ateşkes anlaşması yapılmıştır. Söz konusu mutabakatın dokuz maddesi gayet net ifadeler içermektedir: “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantıları açılacaktır. Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşların, araçların ve yüklerin her iki yönde engelsiz hareketini organize etmek için Azerbaycan Cumhuriyeti’nin batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti etmektedir.
Yeni ulaşım ağları
Ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi organları tarafından gerçekleştirilecektir. Tarafların mutabakatı ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni Azerbaycan’ın bölgelerine bağlayan yeni ulaşım bağlantılarının inşası gerçekleştirilecektir.”
Taahhütler yerine getirilmedi
Ancak Ermenistan tarafı bu taahhüdünü yerine getirmediği gibi, özellikle son haftalarda gerilimi tırmandırmaktan da geri durmamıştır. Anlaşmada kastedilen Zengezur Koridoru türlü engellemelerle henüz faaliyete geçirilememiştir. 13 Eylül sabahı, Ermeni birliklerin sınır hattında Azerbaycan mevzilerine yakın bölgeleri mayınlama girişimi, büyük bir çatışma çıkmasına neden olmuştur. Ağustos ayında da Laçin bölgesinde Ermeni güçlerinin açtığı ateş sonrasında bir Azerbaycan askeri hayatını kaybetmişti. Rusya’nın Dağlık Karabağ’da yaklaşık iki bin kadar barış gücü askeri bulunmaktadır. Ruslar, Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir denge politikası yürütmektedir. Ukrayna savaşının beklenenden uzun sürmesinin de etkisiyle bu politikasına devam etme, “bekle-gör” daha doğrusu gerilimin nereye kadar evirileceğini “test etme” stratejisini benimsemektedir.
13 Eylül çatışmasında bir hafta önce Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, katılım sağladığı 7. Doğu Ekonomik Forumu’nda “Türkiye ile normalleşme” sürecini dile getirip, Rusya’nın desteğini talep etmiştir. Karabağ sorunu konusunda da benzer bir vurgu yaparak, Rusya’nın Ermenistan’ın stratejik müttefiki olduğunu bunun yanında Rusların, Azerbaycan’ın da yakın ortağı olduğunu ve fırsatlar meydana getirdiğini aktarmıştır. Yine aynı forumda, oluşan yeni durumda kendileri için de fırsatlar olduğunu açıklamıştır. “Lojistik yolların dramatik bir biçimde değiştiği biliniyor ve haritaya bakarsak Ermenistan için de açılan ve açılacak fırsatları görebilir ve fark edebiliriz. Her şeye rağmen doğudan batıya, batıdan doğuya, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye mal akışı durmayacaktır. Ve haritaya bakarsak, Ermenistan’ın bu yolların kavşağında olduğu açıktır ve burada kullanmamız gereken bir fırsat olduğuna inanıyoruz.” Ayrıca yapımı devam eden Kuzey-Güney otoyol projesi ile güney komşusu İran’ın, kuzey komşusu Gürcistan’a bağlanacağını işaret etti. Oysaki 44 gün savaşından önce Avrupa’ya güvenip sırtını dayayan Paşinyan Rusya’nın hedefinde olan bir isimdi. Hatta Rusya Devlet Başkanı Putin’e yakın isimlerden biri olan Sputnik ve Russia Today’in Genel Yayın Yönetmeni, Ermeni asıllı Margarita Simonyan, Karabağ konusunda dolaylı olarak Başbakan Paşinyan ve destekçilerine karşı çok ağır sözler söylemiştir. “Rusya’yı eleştirmeye cesaret eden bir Ermeni gidip kirli dilini kesmelidir”, “Milli hainin (Paşinyan) iktidara gelmesi, bu koşulları yarattı”, “Nerede Soros, Pentagon, Macron?”, “Her Ermeni şunu anlamalı, Rusya olmasaydı, Karabağ’ın tamamı gidecekti.” Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin üstün başarı gösterdiği savaş sonrasında Paşinyan, Kremlin ile ilişkileri daha sıcak tutmak zorunda kalmıştır. Zira Erivan’a her türlü desteği vereceğini belirten başta Fransa olmak üzere bazı Batılı ülkelere güven duyulmayacağının idrakine varmıştır. Öyle ki Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, 1997 yılında Rusya ile aralarında imzaladıkları anlaşmaya atıf yaparak Ermenistan’ın “toprak bütünlüğünü” koruma çağrısında bulunmuştu. Benzer bir durum da geçtiğimiz günlerde yaşandı. Erivan’a destek ziyaretinde bulunan Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’den de kendilerine bir fayda sağlanamayacağı ortaya çıkmıştır.
Sınırlar ve kayıtlar
Rusya Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırda yaşanan olayın temel sebebini Sovyet dönemine kadar uzanan uluslararası sınırların yasal kayıtlarının olmamasına dayandırmaktadır. Ve bu konuda “Rusya olarak” yardıma hazır olduklarını her fırsatta dile getirmektedirler. Bu durumu bir nevi Putin’in Novorossiya (Yeni Rusya) idealinin amaçlarından biri olarak da değerlendirmek mümkündür. Rus yanlısı Ermeni gazetecilerden olan Vladimir Manukyan, Türkiye etkisi üzerinden Rusya’yı uyarmaya çalışmıştır: “Rusya, Azerbaycanlıların Karabağ’daki eylemlerine sert tepki vermezse, yakında Kırım ve Donbass’taki durumu Türk bayraklı izleme merkezlerinden seyretmek zorunda kalacak.”
Güney Azerbaycan meselesi
Paşinyan, son yaşanan çatışmaların akabinde gerçekleştirdiği konuşmasında Azerbaycan ile anlaşma yoluna gideceğini işaret etmiş ancak hem içeriden hem de dışarıdan gelen baskılara dayanamayarak sosyal medya hesabından bir açıklama yapmak zorunda bırakılmıştır: “Hiçbir belge imzalanmadı ve imzalanmayacak. Bu dost olmayan dış güçlerin ülkenin direnişini kırmak için yaydığı bir bilgi sabotajıdır.” Bir yandan Ankara ve Bakü ile normalleşmek için adımlar atmaya çalışırken diğer yandan İran’ın etkisi altında kalabiliyor. Geçtiğimiz aylarda İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile yaptığı görüşmelerde (Önce Tahran sonra Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de) Tahran ve Erivan arasındaki “stratejik” ilişkilere büyük değer verdiklerini belirtmiştir. “Bu ilişkileri çok değerli buluyoruz ve 90’ların başında (Karabağ’ın işgal edildiği yıllar) İran’ın Ermenistan için bir can simidi olduğunu asla unutmayacağız.” İran özellikle Zengezur başlığı altında yapılan tartışmalarda sözü, “Kafkas bölgesinde sınır ve jeopolitik değişiklikleri kırmızı çizgi olarak ilan ettikleri” noktasına getirmektedirler. Dini lideri Ayetullah Hamaney, koridorun Ermenistan’ın İran sınırına yakın geçeceğini, bu yüzden de Ermenistan-İran ticareti için belirsiz sonuçlar doğuracağına yönelik endişelerini dile getirmiştir. Yüksek perdeden fazla dillendirmeseler de asıl çekinceleri, İran Azerbaycanı’nın (Güney Azerbaycan) ayrılığını ilan etmesi olasılığıdır. Temmuz ayında İsrail’in Bakü Büyükelçisi George Deek’in, Tebriz kentine atıfta bulunarak Azerice başlıklı “Gizemli Tebriz Masalları” adlı kitabı okurken bir fotoğrafını paylaşması İran’da büyük tepki uyandırmıştı. Bunun yanında, yaklaşık bir ay önce Azerbaycan haber sitelerinde atılan başlıklar Tahran yönetimini daha da öfkelendirmiştir.
Caliber.az: “Zaman geldi: Güney Azerbaycan İran’dan ayrılmalı.”
Haqqin.az: “Güney Azerbaycan bağımsızlık için çabalıyor!”
Erivan yönetimi de “Zengezur” meselesinde Tahran’ın duruşuna paralel açıklamalar yapmaktadır. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na yakın Tesnim Haber Ajansı’na röportaj veren Ermenistan Milli Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, Zengezur koridorunu asla müzakere etmediklerini ve etmeyeceklerini, sadece Azerbaycan-Türkiye arasında mevcut yolları kendi kontrollerinde açacaklarını söylemiştir. Tahran yönetimi bir yandan Erivan’a göz kırparken öte yandan resmi yayın organları aracılığıyla “Türkiye karşıtlığı” paydasında Rusya’yı provoke etmekten geri durmamaktadır. İran’ın Fransızca yayın yapan Devlet kanalı Press Tv’de şu ifadeler yer almıştır: “Türkiye, Ukrayna’yı destekleyip, Rusya’yı deniz çatışmasıyla tehdit ediyor, Suriye’de Rus pilotu öldürüyor, Rusya karşıtı Ermenistan hükümetini destekliyor. Amerika’ya yaklaşıyor.”
Dezenformasyon faaliyetleri
10 Kasım 2020 ateşkes mutabakatı doğrultusunda 15 Haziran 2021 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev arasında “Şuşa Beyannamesi” imza altına alınmıştır. Burada Zengezur koridorunun kapsamı net şekilde ortaya konulmuştur. Buna göre: “Taraflar, Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren Azerbaycan Cumhuriyeti Batı rayonları ile Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki koridorun (Zengezur Koridoru) açılmasının ve söz konusu koridorun devamı olarak Nahçıvan-Kars demiryolunun inşaatının iki ülke arasındaki ulaştırma-iletişim ilişkilerinin yoğunlaştırılmasına önemli katkı sağlayacağını belirtirler.”
Ermeni diasporası, özellikle Fransız medyasında Türkiye ve Azerbaycan karşıtı dezenformasyon faaliyetlerini yoğun şekilde yürütmektedirler. Fransa Ermeni Örgütleri Konseyi Eş başkanı Murad (Franck) Papazyan, yeni kitabını tanıtırken hedefine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı almaktadır:
“Erdoğan rejimi, Fransa için bir tehdit.”
“Erdoğan, camileri ve okulları finanse ediyor, sosyal medyada etki ağını artırıyor. Topraklarımıza çok sayıda imam gönderiyor.”
Bir diğer Ermeni gazeteci Valery Toranyan da, Karabağ savaşının birinci yıldönümü vesilesiyle röportaj verdiği, ünlü Fransız gazetesi Le Figaro’da benzer cümleler kullanmıştır.
“Kimse Erdoğan’ı durduramaz.”
“Avrupa Birliği, Erdoğan’dan bizi koruyamayacaksa Avrupa ne işe yarar?
“Avrupa, Erdoğan önünde titriyor.”
“Erdoğan, Fransa için de bir tehdit”
Son günlerde Ermeni diasporası yaydığı bir harita ile Türkiye’nin Nahçıvan üzerinden Orta Asya’ya oradan Uzak Doğu’ya bağlantısının önündeki engelin Erivan olduğunu gösterip, Avrupa’ya, “Bize destek verin çünkü Türkiye karşısında son kale biziz” mesajı vermektedir.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, işgalden kurtarılan Karabağ’da Zengilan havalimanı açılış törenine katılacak olmasının yankılarını ilerleyen günlerde daha net göreceğiz.