Libya’da 1969 yılında 27 yaşında bir teğmen olarak görev yaptığı orduda Kral İdris’i kansız bir askeri darbeyle görevden uzaklaştıran Kaddafi, Mısır’daki Cemal Abdunnasır’a yakın Arap yanlısı yeni bir yönetim başlattı.
Ülkedeki petrol kuyuları başta olmak üzere tüm ekonomik faaliyetleri millileştiren Kaddafi, devlet sosyalizmini ekonomik model olarak benimsedi.
Arap ülkelerine ve uluslararası güçlere karşı yaptığı açıklamalarla tartışma konusu olan Kaddafi, renkli geleneksel kıyafetleri ve yurt dışındaki toplantılara katılırken kurduğu çadırı ile de dünya basınının dikkatini çekti.
Kaddafi yönetiminin son yıllarında, rejime uygulanan uluslararası yaptırımlar kaldırıldı ve Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD ile diplomatik ilişkilerin yeniden başladığı bir döneme geçildi.
Ancak, uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına da yansıdığına göre, dış politikada olumlu seyreden bu tablonun aksine ülke içinde reform adımları atılması noktasında neredeyse hiçbir şey değişmemişti.
Uluslararası Af Örgütü, rejimin yıkıldığı 17 Şubat (2011) Devrimi’nden sadece aylar önce, Haziran 2010’da yayımladığı raporda, Libya yönetiminin, “insan hakları ihlalleriyle dolu geçmişini silmek için verdiği sözleri yerine getirmediğine ve bu ihlallerin tekrar etmeyeceğine dair hiçbir garanti sunmadığına” dikkati çekti.
Libya’nın 17 Şubat Devrimi
“Arap Baharı” adı verilen halk ayaklanmaları kapsamında 17 Şubat 2011’de Libya’da başlayan devrim süreci, 8 ay 6 gün sonra 23 Ekim 2011’de Libya Ulusal Geçiş Konseyi tarafından ilan edilen “23 Ekim Bağımsızlık Günü” ile resmen sona erdi.
17 Şubat’ta Bingazi’de barışçıl gösteriler düzenleyen eylemcilere Kaddafi’ye bağlı güvenlik güçleri gerçek mermi kullanarak müdahale etti. Ancak bu müdahale gösterileri bitirmek yerine halkın öfkesini daha da alevlendirdi. Bu sırada ordu ve hükümetten halkın tarafına geçenler oldu.
Dönemin İçişleri Bakanı Abdulfettah Yunus, yaklaşık 3 bin kişiyle rejim saflarından ayrıldı ve devrime destek verdi. Bu gelişmenin ardından devrimciler kısa sürede Bingazi kentinin kontrolünü ele geçirdi.
Bu duruma öfkelenen Kaddafi, birliklerini Bingazi’ye gönderdi ancak işler istediği gibi gitmedi. Bingazi’de yanan ateş, ülkenin batısındaki Misrata, Zintan ve Zaviye kentlerine de sıçradı. Kaddafi, Fransa öncülüğündeki NATO’nun hava saldırıları nedeniyle Bingazi’ye giremedi. Kaddafi koltuğunu korumak için aylarca direndi. Zaviye kentine saldıran Kaddafi, Misrata’yı kuşatma altına aldı.
Kaddafi güçleri, başlangıçta devrimcilerin Trablus’a girmelerini engelliyordu ancak Misrata ve Zintan’daki kuşatmaya direnen diğer devrimci gruplar, Kaddafi’ye bağlı birliklerin dağılmasına neden oldu.
Bu iki kentteki devrimci güçlerin, engelleri aşarak, başkent kapılarına dayanmasının ardından Trablus’u korumakla görevli Kaddafi birliklerinden bir tugay silah bırakarak saf değiştirdi. Böylece başkent hızlı bir şekilde devrimcilerin kontrolüne geçti.
Gelişmelerin ardından Kaddafi, Sirte’deki akrabalarının yanına gitti ancak devrimci gruplar peşini bırakmadı. Libya’yı 42 yıl demir yumrukla yöneten Kaddafi’nin 20 Ekim 2011’de öldürülmesinin ardından ülkede yaklaşık yarım asırlık bir dönem de sona ermiş oldu.