AK Parti Ankara Milletvekili Ali İhsan Arslan, sosyal medya hesabı üzerinden, Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu. Tüm dünyayı etkisi altına alan 2008 ekonomik krizinin günümüze kadar uzanmasına şimdi de korona virüs nedeniyle dünyanın adeta kitlenmesinin eklendiğini belirten Arslan, küresel ticaretin bu cendereden kurtulmak için yeni ittifaklar, yeni pazarlar arayışına girdiğini bildirdi. Çin’e bağımlılığı en aza indirmek, bunun için de tedarik zincirlerini çeşitlendirmek gerektiği konusunda küresel aktörlerin hemfikir olduklarını ifade eden Arslan, bu arayışlar sırasında devletlerin bir yandan kendi inisiyatiflerini ortaya koyarken, diğer yandan da bölgesel ortaklıkları neredeyse mecbur kıldığının altını çizdi.
Üyeleri arasındaki anlaşmazlıklar, Brexit ve ekonomik krizler nedeniyle son yıllarda gözden düşen Avrupa Birliği’nin, salgın süreciyle öneminin arttığına işaret eden Arslan, “Bu sürecin, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini yeniden canlandırmak için de önemli bir fırsat olduğuna inanıyorum. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimizin, geçmişten bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlediğini elbette unutmuş değiliz. 1959 yılında Menderes hükümetinin başvurusuyla başlayan Avrupa Birliği’yle bütünleşme serüvenimizde, yıllarca ciddi bir mesafe alınamadı” değerlendirmesinde bulundu.
“YÜKÜMLÜLÜKLERINI YERİNE GETİRMEYEN BİZ DEĞİL, AVRUPA BİRLİĞİ OLDU”
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik yolundaki en ciddi ilerlemelerini AK Parti döneminde gerçekleştirdiğine dikkati çeken Arslan, “Türkiye bu süreçte, Avrupa Birliği’ne girmek için elinden gelenin en iyisi yaptı; müthiş bir performans sergiledi. Ancak, Avrupa Birliği’nde Türkiye konusunda aynı tutarlılığı, aynı kararlılığı göremedik. Ülkemizi yıllardır kapısında bekletenlerin, ekonomik olarak Türkiye’nin çeyreği bile olmayan ülkeleri zaman içinde birliğe dahil etmelerine şahitlik ettik. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen biz değil, Avrupa Birliği oldu” açıklamasında bulunarak, “Ancak küresel salgının yol açtığı sıkıntıların, Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkileri üzerinde, her iki tarafın da yeniden düşünmesine vesile olacağını inanıyorum. Bu süreç, ayrışma noktalarını suhuletle geçiştirerek, ilişkileri kazan-kazan ilkesi üzerinden bina etmek için önemli bir fırsat sunuyor” dedi.
Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin halen 5’nci büyük ekonomik ortağı olduğuna vurgu yapan Arslan, “İhracatımızın ve ithalatımızın yarısından fazlası Avrupa Birliği ülkeleriyle. Bu derece girift münasebeti bulunun iki gücün daha rasyonel, daha iktisadi bakış açıları geliştirmesi gerekiyor. Her iki tarafın da birbirine ihtiyacı var” ifadelerini aktardı.
Türkiye’nin NATO’nun en güçlü üyelerinden biri olduğunu anımsatan Arslan, “Ülkemiz, Avrupa Birliği’nin güney ve doğusunun güvenliği için de hayati önem taşıyor. Dolayısıyla kimsenin kimseyi gözden çıkarma, yok sayma lüksü yok. Avrupa Birliği’nin bu süreçte, Türkiye’nin önemini daha iyi idrak edeceğine inanıyorum” dedi.
Türkiye’nin, Avrupa ülkeleri için yeni bir üretim üssü haline gelebileceğini vurgulayan Arslan, “Önümüzdeki dönem, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ticari ilişkilerin daha da canlanması için önemli bir fırsat teşkil ediyor. Her iki tarafın da, daha fazla vakit kaybetmeden ilişkilere ivme kazandırmak için harekete geçmesi gerektiği bir dönemdeyiz. Bunun bir an önce gerçekleşmesini temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.