İnsan zihnini kontrol altında tutmak ve yönetmek yüzyıllardan beri, özellikle kapitalist düşüncenin en önemli gündemlerinden olmuştur. Bunu gerçekleştirmek için geçmişten günümüze aşağıdaki alanlarda çalışmalar yapılmıştır ve halen yapılmaktadır.
EĞİTİM, REKLAM VE PROPAGANDA
ÖNGÖRÜCÜ PROGRAMLAMA (Görsel ya da basılı yayın organlarında insanları önceden belirli olaylara hazırlama projeleri. 11 Eylül saldırısı öncesinde İkiz Kuleler’in infilakını gösteren görsellerin sinemada, afişlerde, çizgi filmlerde tesadüfen(!) yer alması gibi. FETÖ darbe girişimi öncesindeki zaman gazetesi, sızıntı dergisi reklamlarında yer alan subliminal mesajlar gibi)
SPOR, SİYASET VE DİN
YİCEKLER, SU VE HAVA
UYUŞTURUCULAR, İLAÇLAR
ASKERİ DÜZEN
ELEKTROMANYETİK SPEKTRUM
TELEVİZYON
NANOBOTLAR
SOSYAL MEDYA, İNFLUENCERLAR VE DİJİTAL MARKETİNG
Uzun yıllar tartışılan ve yargılanan “pazar”ın ya da “görünmez el”in insanları yönetme ve yönlendirme tarzının yerini şimdilerde algoritmalar aldı. Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav, sosyal medya yoluyla yapılan algı tasarımlarını değerlendirdi. Sosyal medya ve internet mecralarında kullanılan algoritmaların bu tasarımı gerçekleştirmek için ideal mecralar olduğunu ifade eden Ümit Sanlav “Nesnel gerçeklerin duyular vasıtasıyla belleğe kaydedilmesine algı denir. Dolayısıyla algı tasarlanabilir bir olgudur. Sosyal medyada önce bir algı tasarımı yapılır, sonra tasarlanan bu algı yönetilir, sonra hedeflenen amaç doğrultusunda harekete geçirilir.” dedi. Kişisel verilerin bugün petrolden daha değerli olduğunu belirten Sanlav şunları ifade etti:
Mevcut teknik ve potansiyel kabiliyetleri ile birlikte düşünüldüğünde algoritmalar; bizi gözetliyor, kodluyor, kaydediyor, arşivliyor, disipline ediyor ve denetliyor. Cem Yılmaz esprisinden yola çıkarak “CIA, Zuckerberg, Jeff Bezos, Elon Musk, Bill Gates beni izleyip ne yapacak başka işi mi yok?” diyenler var. İşte yukarıda bahsettiğimiz algoritmik tasarımlar, bu isimlerin her birimizi izleyerek oluşturdukları büyük verinin (Big Data) işlenmesi ve yönetilmesiyle mümkün. O yüzden bizim verilerimiz ve mahremiyetimiz, değerli madenlerden de, petrolden de, paradan da daha değerli.
TEKNİK OLARAK BU NASIL MÜMKÜN OLUYOR?
Algoritma, bir problemin çözümüne veya belirlenen amaca nasıl ulaşıldığının anlatıldığı yoldur. Yani algoritma aslında bir sonuç değil, sonuca götüren yoldur. Algoritma sistemi, bilgisayar teknolojilerinin özünü oluşturur ve arama motorlarında, bilgilere erişimi kolaylaştırır.
İnternet mecrasındaki algoritmik düzen içinde çalışan sistemler, verilerin elde edilip kullanılmasını hedefler. Twitter, Amazon, Netflix gibi algoritmik platformlar, insanlardan elde ettikleri verileri kullanıp toplumların davranış kalıplarını adreslerler.
Yani Algoritmalar, kullanıcıların davranışlarına göre profiller oluşturup içeriği kullanıcı verilerine göre seçer, sıralar ve kişiselleştirirler, kullanıcıların hem bireysel hem de kişilerarası düzeylerde neyi bilmeleri ve nasıl bilmeleri gerektiğine ilişkin yollar geliştirirler. Ne kadar tanıdık geldi değil mi?
Algoritmaların profilleri sınıflandırmasının, özellikle sosyal medya mecralarındaki farklı fikirleri kendi aralarında kategorize edip belirli bir sınıflandırmalar yaptığını; toplumsal alanı sanal platformlar üzerinden kutuplaştırdığını kim inkar edebilir? Sosyal medya kullanıcıları olarak fotoğrafların yüz algılamalarında ya da Google’dan sözcüklerin aranmasındaki bu algoritmik mantıkla nasıl yönetildiğimizin aslında hangimiz farkında değiliz ki?