Cem Uzan, Türkiye ekonomisi için “Hiç bu kadar kötü olmamıştı” dedi ve şu tespiti yaptı: Yüksek faiz pahalı döviz, yüksek işsizlik. Türkiye’nin önündeki tablo bu. Felaket… Felaket… Ama halen israf, yolsuzluk var.
Baba Kemal Uzan, oğulları Cem ve Hakan Uzan Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alıyordu. En stratejik yatırımları yapıyor, yabancı kredi kullanmadan, kendi öz kaynaklarıyla daha da büyüyordu. 11 baraj, çimento fabrikaları, bankaları, cep telefon şirketi, ilk özel TV onlarındı. Cem Uzan’ın Genç Parti’yi kurması, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili ağır sözleri sonrası, müfettişler dört koldan Uzan şirketlerine girdi. Son kötü oldu.
‘FELAKET… FELAKET’
Baba ve oğulları yurt dışına kaçtı. Cem Uzun, 2009’dan bu yana Fransa’da yaşıyor. 2014’te kendisiyle röportaj için Fransa’ya gittiğimde Türkiye özlemini neredeyse her cümlede dile getiriyordu. 6 yıl sonra Cem Uzan’la bu kez zoom üzerinden konuştuk. “Cem Uzan’ın penceresinden Türkiye nasıl gözüküyor” dediğimde, elini alnına koydu, “Felaket… Felaket. Ekonomi felaket, ekonomi bitik vaziyette” diye söze başladı ve Türkiye manzarasını şöyle anlattı:
– SözcüÜ web sitesinde okudum, 50 milyar dolara yaklaşmış vaziyette net eksi döviz rezervi. Bu ne demek? Bütün borçları bırak, bugün ekmek, domates, patates almak için devlet olarak Türkiye’nin dövizi yok. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana ekonomi hiçbir zaman bu kadar kötü duruma düşmedi.
‘TEK KURUŞ DÖVİZ YOK’
– 1974 Kıbrıs çıkarmasından sonra Türkiye’ye ambargolar uygulandı. Benzin kuyruklarına girdiğimiz zamanlarda bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin döviz rezervi eksi değildir. Anadolu tabiriyle söyleyeyim devletin bir kefen parası, kara gün parası vardı. Bugün artık yok. ‘Sıcak para’ denen tefeci parasına gelen yüksek faiz haricinde Türkiye’ye gelecek tek kuruş döviz yok. 170 küsur milyar dolar önümüzdeki 6 ay içinde vadesi gelen dış borç ödemesi var.
– İstedikleri kadar faizi yükseltsinler çok geç kaldılar. Enflasyonun üzerinde faiz vermen lazım. Sen enflasyonu nasıl yükseltiyorsun? Bütçe açığı var, para basıyorsun, enflasyon yükseliyor. Bunu üniversitede ekonomi okuyan birinci sınıf talebesi bilir. Enflasyon yükseliyorsa, enflasyonu talimatla TÜİK’e düşük göster, ne yaparsan yap yüzde yarım oynatır.
‘YABANCI DANGALAK MI?’
– Herkes enflasyonun olduğunu biliyor, sokakta yaşıyor. Sana para veren yabancılar da enayi ya da dangalak değil ki… Sen negatif faizde kaldığın zaman senin vatandaşın da gidecek döviz alacak, yabancı da sana yatırım yapmayacak. Niye yapsın yatırım? Adam, Amerika yerine Türkiye’de yatırım yapacaksa ne için yapacak ilave bir kârı olması için yapacak. Dövizi yok artık Türkiye’nin ve önümüzdeki günler çok zor geçecek, inanın bana.
‘LAFLA GEMİ YÜRÜMÜYOR’
– Konuştuğum dostlarım, arkadaşlarım doların şubatta mı, martta mı 15 lira olacağından söz ediyor. Ben de onlara, ‘Siz 15 liraya kendinizi alıştırıyorsunuz. Sevinmeyin’ diyorum. Felaket senaryosu gibi gelebilir ama felaket. Uzağa bakmayın, Arjantin’de, Brezilya’da geçmişte yaşandı. Türkiye bu noktaya gelmiş vaziyette. Bu noktada halen israf, yolsuzluk, avanta, komisyon devam ediyor.
– Yüksek faiz, pahalı döviz, yüksek işsizlik. Türkiye’nin önündeki tablo bu. Bütün muhalefet partilerinin, Türkiye’yi yönetmeye talip olan her insanın yüzleşmek zorunda kaldığı bir gerçek. ‘Lafla peynir gemisi yürümez’ derler. İşte Türkiye o noktada. Artık lafla yürümüyor.
KENETLENME ZAMANI
Cem Uzan, şu çağrıyı yaptı: “Türkiye’nin kenetlenme mecburiyeti var ve mutabakat tarafından yönetilmek zorunda. Herkesin masaya oturup, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşünerek hareket etme mecburiyeti var.”
Varlık Fonu’na yardımcı olacaktım, hazmedemediler
– Varlık Fonu için sizin temasınız oldu mu?
– Bundan üç yıl kadar evveldi. Varlık Fonu için devlet para arıyordu. Bir şekilde ben de yabancı tanıdıklarım vasıtasıyla fona yardım yapılabileceğini söyledim, ben de ‘Türkiye’ye yardım ederim’ dedim. ‘Ya’ dediler, ‘Sen deli misin?’ dediklerinde, ‘O başka mesele, bu başka mesele. Türkiye’ye yardım ederim’ dedim. O zamanın parasıyla 2-3 milyar dolar bir ihtiyaçları vardı. ‘Karşılarız’ dedim. Sordular, soruşturdular karşılarındaki insan Cem Uzan olunca hazmedemediler.
– Yani Varlık Fonu’na destek mi olacaktınız?
– Evet.
– Bunu daha önce hiç duymamıştım.
– 2017 yazı görüşüldü. Ondan sonra zaten görüşmeyi yapanları ‘Cem Uzan’la nasıl görüşürsünüz’ denilip uçurdular.
– Ama başka yerden aldılar sonuçta.
– Başka yerden aldılar. Ama ben destek olmak istediğimde insanları görevden aldılar.
Katar’la yapılan anlaşmalar, adaletin çöktüğünü gösterir
– Ne acı, vahim bir durumdur, Katar devletiyle bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmada özel bir Türk şirketi, malını (İstinye Park) yabancı bir yatırımcıya satıyor. Özel ticarettir, özel hukuktur. Ama adam artık sendeki adalet sistemine, hukuk sistemine inanmıyor… ‘Sen gel, devlet olarak bana garanti ver. Cumhurbaşkanı olarak, ben de emir olarak oturacağım. Benim yatırım yapan şirketim senin malını alırken ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin garantisini istiyorum’ diyor. Bunu bir şey için istemiyor on tane ayrı kalemde istiyor.
– Bu, ülkenin adalet sisteminin de ne kadar çökmüş olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak, 300 milyon dolarlık bir anlaşma paketi. On tane anlaşma… Topu topu 300 milyon dolar için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanının garanti vermek zorunda kalması çok üzücü.
– Sayın Cumhurbaşkanı ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyor. Bütün yaptığın on anlaşma, bir tane uçağının parası. Sana uçağı hediye eden adamla yaptığın anlaşma. Artık neresinden tutalım, neyine söyleyelim, ne diyelim?
Saygı Öztürk/Sözcü