On bir ayın sultanı Ramazan’ın, “öze dönüş mevsimi” olduğuna dikkat çeken Haber7 yazarı Mürsel Gündoğdu, “Ramazan, gönüllerimizi göklerin ilahi terennümlerine yeniden açmamız ve kuruyan gönüllerimize rahmet yağmurları saçmamız için çıkıp geldi ayların ve günlerin arasından.” dedi. Mübarek Ramazan ayını ve manasını kaleme alarak yitirilen kavramları tekrar gün yüzüne taşıyan Gündoğdu’dan çok özel bir yazı.
İşte Haber7 yazarı Mürsel Gündoğdu’nun “Ramazan, öze dönüş mevsimidir” başlıklı yazısının tamamı;
“Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara Suresi 183. Ayet)
Mübarek Ramazan ayının ilk günündeyiz.
On bir ayın sultanı, kimsesizliğimize dost, dertlerimize şifa, bireysel ve toplumsal hastalıklarımıza deva olmak ve bir rahmet şelalesi olarak gönül havuzumuza dolmak için olanca ışıltısıyla çıkıp geldi karmakarışık gün ve gecelerin ardından. Dost meclislerimizin tükenişine inat yalnızlığımızın arttığı böyle bir dönemde birey olarak, millet ve ümmet olarak ona ne kadar ihtiyacımız var.
Ramazan, her şeyden önce bir öze dönüş mevsimidir.
O, fıtratımızdan uzağa düştüğümüz, dünyalık kaygı ve meşgalelere var gücümüzle üşüştüğümüz bu salgın günlerinde gerçek huzur ve mutluluğun özümüze dönüşte olduğunu bizlere haykırmak için geldi. Dünyanın gelip geçiciliğini, malın-mülkün biticiliğini, boş hayal ve ihtiraslar peşinde koşmanın yiticiliğini mahzun yüreklerimize fısıldamak için sonra.
Eşyaya yakın olalım derken manadan ırak olmaya başladık.
Bu şekil ve gösteriş çağında eşyaya olabildiğince yakın olduk. Bilmedik ki cümle vaktimizi, nakdimizi ve yüreğimizi eşyanın kasvetiyle meşgul etmek bizi mananın huzur ve mutluluk efsunlayan ikliminden uzaklaştırır. Böylece kapıları bizim için ardına kadar açık göklerin ruha inşirah veren şifalı fısıltılarından ırak kaldık. İlahi rahmet sağanaklarından mahrum bıraktık yüreklerimizi. Gönüllerimiz susuz topraklar gibi çatladı ve yarıldı orta yerinden. Merhametin kırkikindi yağmurlarından kaçarken aslında geride bıraktığımız şey kendimizdik ve vaktin sonunda ırağına düştüğümüz şey, Yüce Allah’ın lütf-u kereminden bize bahşettiği ilahi nefesten ve kendi fıtratımızdan başkası değildi.
Ramazan, gönüllerimizi göklerin ilahi terennümlerine yeniden açmamız ve kuruyan gönüllerimize rahmet yağmurları saçmamız için çıkıp geldi ayların ve günlerin arasından.
Birey olarak savrulunca millet olarak yanıp kavrulmaya başladık.
Ahlaksızlığın ahlak sayıldığı, her türlü hayasızlığın, hiddetin ve şiddetin yuvalarımızın içine kadar yayıldığı bir savruluş döneminin merkezine demirledik. Millet olarak en güçlü olmakla övündüğümüz aile yuvalarımızın kolonları çatırdayıp kırılmaya başladı ardı ardına. Geleceğimiz olan yavrularımızın biricik umutları parçalanmış aile yuvalarının içinde ufalanır oldu. Sevgiye en çok ihtiyaç duydukları anda her türlü şiddetin ortak resmi geçidine tanık olmaya devam ediyor minicik yürekler. Öfke lokmaları besler oldu insanımızın boşalan hafızasını ve sokaklarımız hayattan intikam almak için fırsat kollayanlarla dolup taşıyor.
Mübarek Ramazan, bireysel ve toplumsal sarsıntılara maruz kaldığımız böyle bir demde güçlü bir irade eğitimi vermek, sabrın faziletlerini öğretmek, ahlakımızı güzelleştirmek ve şükretmenin büyük bir erdem olduğunu yeniden hatırlatmak için çıkıp geldi gönül sofralarımıza.
Ramazan, ruh ve beden dengemizi yeniden oluşturma çağrısıdır.
Bu şekil ve gösteriş çağında bedenlerimiz ruhumuzun, duygularımız aklımızın ve zekalarımız gönlümüzün önüne geçti.
Yaşadığımız bu hayatı epey süreden beri, en iyisinden yeme-içme ve nefsani duygularımızı tatmin etmekten ibaret sanmaya başlamıştık. Bütün yatırımlarımızı bedene, görselliğe, giyim-kuşama, estetik operasyonlara ve dış dünyamıza göre planlamıştık. Zannettik ki dışta güzel görününce her şey güzel olacak. Oysa insan sadece bedenden ibaret değildi. İnsanın içinde olan ve görünmeyen başka bir yönü daha vardı ki o bu sayede karakterini sağlam bir şekilde oluşturur ve davranışlarını şekillendirir. İnsan ruh ile beden dengesinin ayakta tuttuğu bir varlıktı. Bu denge bedenden yana bozulunca insanın doğal dengesi de altüst oldu. Böylece toplumda büyük bir karakter çözülmesi ile başlayan davranış sapmaları görülmeye başladı. Beden uçarken ruh çöktü. Duygular coşarken akıl sustu ve nihayet bu kurak iklimde güller soldu, gönül tükendi.
İşte Ramazan, bozulan bu insani dengeleri yeniden kurmak, çözülen karakter bağlarını onarıp ayağa dikmek, davranış sapmalarını güzel ahlak çerçevesine almak ve solan gülleri yeniden yeşertip gönülleri ihya etmek için kopup geldi can otağımıza.
Ramazan, eşitliği ve adaleti yürürlüğe koyan maharetli bir hakimdir.
Dünyayı ayakta tutan en önemli sütun olan adaleti yıprattığımızda ne tür bireysel ve toplumsal sarsıntılara maruz kaldığımız hepimizin malumudur. Para, mal ve makam sahibi olunca kendimizi diğer insanlardan üstün görme hastalığı insanoğlunun her dönemde en büyük imtihanlarından biri olagelmiştir. Zannederiz ki zenginlik bizim koruyucu zırhımız, mal sağlığımızın garantisi ve makam ilelebet bize tahsis edilmiş bir lütuftur. Oysa para, mal-makam gelip geçici zevklerdir ve bizim için bir imtihan vesilesinden öte bir şey değildir.
Ramazan, bir ay boyunca zengin-fakir herkesi aç kalmakla eşitlediği gibi yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve bölüşme gibi sosyal hayatın vaz geçilmez ilkelerini hayata geçirmeyi de emreder. O, sosyal depremlerin yaralarını sarmak ve yıl boyunca bozulan toplumsal adaleti sağlamak için şimdi koşup gelendir köy ve şehirlerimize.
Ramazan, sağlık-sıhhatin eşsiz hekimi ve güzel ahlakın yol rehberidir.
Güllerin efendisi ve gönüllerin hasret nefesi olan Sevgili peygamberimizin oruç tutmamızı sıhhat bulmamıza bağlayan düsturu bize öğretiyor ki hem beden hem de gönül dertlerimize şifa bulmak istiyorsak Ramazan ayını en güzel şekilde ifa etmek ve oruca gerektiği gibi riayet etmek durumundayız. Görünen o ki fiziki ve ruhi sorunların tavan yaptığı günümüz dünyasında Ramazan ayının maddi ve manevi koruyucu hekimliğine sığınmaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Buna ilave olarak ruh sağlığımızı bozan kötü alışkanlıklar, kırıcı davranışlar ve incitici fiil ve kelamlardan uzak durmanın yegâne yolu da manevi koruyucu hekimliğin yol rehberi olan Ramazan ayının bizi gül dağına götürecek adımlarını takip etmekten başkası değildir.
İşte Ramazan hem yıl boyunca yıpranan beden sağlığımızı tedavi etmek üzere bir hekim gibi hem de manevi savruluşlarımızı düzene sokmak niyetiyle güzel ahlak yolunun rehberi olarak gelip kondu baş köşemize.
Sözün özü Ramazan ayı, insan olarak bozulan maddi-manevi ayarlarımızı tamir etmek ve bu sayede özümüze yani fabrika ayarlarımıza dönmek için her yıl büyük ikramiye paketleriyle çalar kapılarımızı. Onun başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur. Bünyesinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni misafir eder. O Ramazan ki yegâne hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı mübarek bir aydır.
Bu kutlu ayın cümle inanmış gönülleri denkleştirmesi ve çağ yangınları altında tarumar olmuş Müslüman coğrafyaları Tevhit sancağı altında birleştirmesi en büyük temennimizdir.
Bu vesileyle bütün dostların Mübarek Ramazan günlerini tebrik ediyor, gönül ağrılarımıza şifa olmasını Yüce Allah’tan temenni ediyorum.
Kalın sağlıcakla efendim.