Yeni Akit Gazetesi’nden Halit Kanak, bugünkü köşe yazısında “Kendi Gök Kubbemiz” isimli kitabı ile tanınan ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yaşamış olan şair Osman Yüksel Serdengeçti‘yi yazdı. Mekânın cennet olsun yiğit adam…
Halit Kanak’ın bugünkü köşe yazısı şöyle:
“ALLAH, MİLLET, VATAN YOLUNDA
SERDENGEÇTİ
Yukarıdaki slogan çıkarmış olduğu “SERDENGEÇTİ” dergisinin başlığı idi.
Tamda kendisini tarif ediyordu. Gerçekten de ömrünü Allah’a, millete ve vatanına adamıştı. 1944 yılında dinsizlik ve komünizm propagandası had safhaya çıkıp da bunlarla ilgili çıkan dergiler dönemin Milli Eğitim Bakanı tarafından okullarda ücretsiz dağıtılmayabaşlayınca daha öğrenciyken yiğitçe buna karşı çıktı.
Karşılığında tabutluklarda işkence gördü, hapislerde yattı. Okulunu tamamlamak üzere Ankara Dil Tarih – Coğrafya Fakültesine döndüğünde ise, komünist Doçent Behice Boran tarafından sınava alınmayınca okulu bıraktı.
Yılmadı, karşı atağa geçerek ilk dergisi Serdengeçti’yi 1947 Nisan’ında yayına soktu. Ne olduysa ondan sonra oldu.
Yazdı.. Kapattılar.
Yazdı.. Tutukladılar.
Yazdı.. Hapse attılar.
Yazdı.. Soruşturmaya aldılar.
Yazdı.. 180 sene ceza istediler.
Yazdı..İdâm edelim dediler.
Yine yılmadı.
Hapishaneyi kastederek, “Açın kapıları Osman geliyor” diye bağıra bağıra yazmaya devam etti.
Çıkardığı aylık dergi “Serdengeçti”, 1947 Nisan’ında çıktığı ilk sayıdan itibaren Türkiye’de yer yerinden oynadı, ortalık yıkıldı. İşçisindenmemuruna; patronundanesnafına en çok okunan, en fazla satan dergi oldu.
Daha ilk sayı 3 kez üst üste basıldı yetmedi. Âlimlerin susturulduğu, evde Kur’an seccade bulundurmanın suç olduğu bir dönemde Allah yolunda bir dergi çıkardığı için daha ikinci sayıda ilk tutuklama geldi.
4. sayıda ise ver elini hapishane. 6. sayı yine hapishane yolları. 7-8-9. sayılardan sonra hapis cezası aldıysada tecil edildi. 10-11-12. sayılarda 4 kez çıktığı mahkemeden beraat etti.
Sürekli mahkemeler, soruşturmalar, mahkûmiyetler, hapishaneler..
Ama o, “Biz ne Moskova, ne de Londra ağzıyla konuşanlarız. Bizim sesimiz Hak’kın ve halkın sesidir. Çeyrek asırdır susturulan Anadolu’nun sesidir, Hak’ka Tapar, hakkı tutarız” diyerek yılgınlık göstermeden yazmaya devam etti.
1950’de 1,5 yıllığına askere gitti. Terhis olunca 13. sayıdanyenidenbaşladı. Mecburdu kendisini milletine adamıştı. Zâten ismi “Deli Rüzgâr’a” çıkmıştı bir kere yazmaya devam etti.
13. sayıdan 20. sayıya,kadar 7 sivil, 2 askerî mahkemede,9 kovuşturma geçirdi.
28. sayıda sömürgeci Fransa’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Cezâyirli Mücahitlere “Hedefinizi iyi tesbit edin ey İslâm çocukları. Tek kurşununuz boşa gitmesin” diyerek de uluslararası zulüm sergileyen zâlimleredetepkisini ortaya koydu.
Bunlar devam ederken birde Malatya hadisesi çıktı.
Dergisinde; güzellik yarışmaları düzenleyen Ahmet Emin Yalman’ı eleştirmek için yazdığı;
“Berlin’den Moskova’ya kaçan Alman’a lânet.
Yurtta avrat pazarı açan Yalman’a lânet..”
Şiirinde adı geçen Ahmet Emin Yalman adlı gazeteci,Hüseyin Üzmez tarafından vurulunca başlatılan insan avından nasibini aldı. Necip Fâzıl Kısakürek ve Samsun’dan tasavvuf ehli Mustafa Bağışlayıcı ileSerdengeçtidebileklerinde kelepçe Malatya hapishanesine gönderildi.
Sonra Malatya’dan tekrar Ankara’ya. 11 ay yine tutuklama. Tam beraat ve tahliye olmuştu ki, 11 gün sonra tekrar tutuklama iki ay daha içerde yatış.
Zulme karşı çıktığı günden beri kimlerle yatmadı ki; yine kendisi gibi hakkı haykıran, zulme karşı çıkan Alparslan Türkeş’le, Nihal Atsız’la, Necip Fâzıl Kısakürek’le..
Ama yazdı yine yazdı. Usanmadan hemde neler yazdı. Yazdıklarından her biri birbirinden kıymetli kitaplar çıktı.
– Sonsuzluk Kervanı,
– Malatya Faciası,
– Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?,
– Bir Yağmur Başladı,
– Gülünç Hakikatler,
– Bir Millet Neden Ağlar,
– Mevlâna ve Mehmet Âkif,
– Şeyh Şâmil
Yettimi? Hayır..
Kitap serileri gelmeye devam etti.
– Ayasofya Dâvâsı
– Akdeniz Hilâlindir
– Kara Kitap
– Radyo Konuşmaları.
Serdengeçti aksiyon adamı olduğunu her an göstermekten geri kalmıyordu. Türk vatandaşı olmadığı halde (1 gecede vatandaş yaptırıldı) ABD Başkanı Harry Truman’ın atadığı ve tahsis ettiği uçakla 26 Ocak 1949 tarihinde Türkiye’ye gelerek, istifa ettirilen Maksimos’un yerine 28 Ocak’ta Rum Patriği olan New York MetropolitiAthenagoras’ınAyasofya ziyaretini içine sindirememiş (Fetihten sonra ilk ziyaret) ve onun için yazdığı;
“Binlerce gâzinin baş koyduğu şu temiz yerde
Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor”
şiirinden dolayı Ayasofya’da tekbir sesi ezan sesi istedi diye savcı 161. maddedenidâmını isteyince Serdengeçti mahkemede; “Savcılık dâvâ dosyasını Yunanistan’a gönderseydi daha iyiydi. İddia makamında bir Müslüman Türk değil, patrik Athenagoras’ın temsilcisi oturuyor” diye haykırmıştı.
İşte bu yiğit insan 1965 – 1969 yılları arasında Antalya Milletvekili olarak Adalet Partisindenmeclise girmiş, fakat genel başkanın mason olduğunu söyleyince partiden atılmış, o da bir dönem birlikte mücâdele ettikleri Alparslan Türkeş’in CKMP’sine geçmiş bir daha da ayrılmamıştı.
Mecliste; “Ben yalınayak, çileli, kravatsız insanların vekiliyim” diyerek ikazlara rağmen kravat takmazdı.
Bu yüzden kravat takanakadar Genel Kurula girmeme cezası aldı. Ertesi gün beline bağladığı kravatıyla genel kurula geldi oturdu.
“Kravatın nerede?” diye soran Başkanvekiline belindeki kravatı gösterdi. Başkanvekilinin “kravat oraya takılmaz” sözü üzerine de “Kanunda nereye takılacağı yazmıyor” dedi ve bir dahada belinden çıkarmadı.
Serdengeçti, yine bir seferinde milletvekiliyken Cağaloğlu’nda bulunan MTTB binasında yapılacak “Bozkurtlar Diriliyor” konferansı öncesi Sultanahmet’te29 Mayıs kutlamaları için yapılan törene katıldı. Tören sonrasında kendisini seven gençlerle halkın gönlüne su serpmek için Ayasofya’ya girereknamaz kılmak istediengellediler. Polise kimliğini göstererek, “mebûsmebûs” diye bağırmasına rağmen hırpaladılar.
Geldiği MTTB binasında yaptığı konuşmada,Ayasofya için tekrarladığı şu sözler, 24 Temmuz 2020’de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya açılışında söylediği sözlerdi.
“Ayasofya! Ey muhteşem mâbed merak etme. Fatih’in Torunları bütün putları devirip seni camiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla abdest alıp, secdelere kapanacaklar. Tekbir sâdâları boş kubbelerini yeniden dolduracaktır. İkinci bir fetih olacaktır. Ozanlar bunun destanını yazacaklar. Ezanlar ilânını yapacaklar. Sessiz ve öksüz minarelerden yükselen tekbir sesleri, fezaları yeniden inletecektir. Şerefelerin yine Allah’ın (c.c.) ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) şerefine ışıl ışıl yanacak. Bütün dünya Fâtih dirildi sanacak. Bu olacak Ayasofya, bu olacak. İkinci bir fetih, yeni bir
– Ba’suBa’del mevt – bugünler yakın. Belki yarın belki yarındanda yakın.”
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti bunları söylediği için idâmla yargılanmıştı. Hamdolsun işte o yarınlara kavuştuk..
İşte; İman ve İslâm Dâvâsını tarif eden değil, kendini adayarak çilesini çeken Osman Yüksel Serdengeçti, 15 Mayıs 1917’de geldiği dünyadan 66 yıllık ömrünü tamamlayarak 1983 yılında göç etmiştir.
Ankara Cebeci Asri Mezarlığındaki istirahatgâhında yatmaktadır.
Mekânın cennet olsun yiğit adam..