Harun Özkaya, 1990’da polis oldu. İstanbul Atatürk Havalimanı’nda pasaport kontrol polisi olarak göreve başladı. Meslek hayatının henüz ilk yıllarında bir organize suç örgütü liderinin yurt dışına sahte pasaport ile gitmek istediğini tespit etti. Bu başarısı üstleri tarafından fark edildi. İstihbarat kursuna gönderildi. Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat kursunu derece ile bitirdi. 1992’de İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde göreve başladı. 2009 yılına kadar da kesintisiz olarak görev yaptı, 2011’de emekli oldu.
YAKIN TARİHİN HAFIZASI
Özkaya, yakın tarihin yaşayan hafızasıydı. Susurluk, Gazi Mahallesi olayları, Hizbullah ve Erol Evcil’e yönelik operasyonlar gibi yakın geçmişin en önemli olaylarında bizzat görev aldı. 2008’in temmuz veya ağustos ayları olmalıydı. Ergenekon operasyonları tüm hızıyla başlamıştı. Devlet içindeki “kirli oluşumlar” temizleniyor havası hakimdi. O dönem Milliyet gazetesi muhabiri olan Erdal Kılınç ile Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün civarında yemeğe çıkmıştık. Yemek dönüşü Harun Özkaya ile karşılaştık. “Dostlar birer çay içelim mi?” diye sorduğunda şaşırmıştık. Genelde böyle sohbetlere katılmazdı. Ergenekon operasyonlarından açtı konuyu. “Bu operasyonlara ihtiyatlı yaklaşın. Operasyon içinde operasyon var. Büyük kumpaslar kuruluyor. Süreci cemaat yönetiyor. Lütfen dikkat edin” dedi. Hedef önce TSK sonrasında ise Türkiye’ydi. Harun Özkaya bunları bize söylediğinde yıl 2008’di.
Konuşmanın sonunu şöyle noktaladığını anımsıyorum; “Size bunları söyleyerek haksızlık yaptığımın farkındayım. Omuzlarınıza büyük bir yük yükledim. Hakikat ağır bir yüktür. Sizler temiz insanlar, gazetecilersiniz, olan biteni görmeniz hem sizin hem de ülkenin yararına olacaktır.” Ancak o günkü konuşmadan sonra daha da titiz operasyonları sorgulamaya başladık. Operasyonların sonraki aşamaları Harun Özkaya’nın bize anlattığı ölçüde ilerliyordu. 2009’da İstanbul İstihbarat Şubesi’ndeki görevi sonlandırılıp da pasif göreve atandığında kendisiyle ilgili şüphelerimiz de dağılmaya başlamıştı. Fetullahçı İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından “istenmeyen kişi” ilan edilmişti.
17-25 ERKENE ÇEKTİRDİ
2011’de emekli oldu. Emekli olmuştu ama olan biteni yakından izliyordu. Öyle ya, istihbaratçılar asla emekli olmazdı. İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ndeki FETÖ mensupları Özkaya’nın halen emniyetten bilgiler aldığını, hükümeti devirmeye yönelik olarak planladıkları operasyondan haberdar olduğunu düşünüyorlardı. Bu bilgileri devletin üst kademesi ile paylaştığı fikrindeydiler. Bu yüzden, 17-25 Aralık operasyonlarını planladıkları tarihten önce yapmışlardı. Belki de bu yüzden o gün bu operasyonlarda başarılı olamamışlardı. Harun Özkaya, salgından sonra doğup büyüdüğü Sinop’a gitti. Şeker ve tansiyon hastasıydı. 3 ay önce COVID’e yakalandı, hafif atlattı. Ancak geçen çarşamba sabahı yatağında ölü bulundu. Uykusunda kalp krizi geçirdiği anlaşıldı. Harun Özkaya’nın cenazesi perşembe günü yakın dostlarının bulunduğu bir törenle Sinop’ta sessizce toprağa verildi.
BABACAN AMA KETUM
Harun Özkaya’yı emniyet muhabirliği yaptığım dönemde tanıdım. Babacan tavırlı, olgun, ancak ketum biriydi. Çok şey bildiği uzaktan bile belli olan ama konuşmamayı tercih eden bir kişiliği vardı.